24. International Congress on Thrombosis (24. Uluslararası Tromboz Kongresi), 4-7 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul’da düzenleniyor. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen kongreye tromboz alanında çalışan çok sayıda uluslararası tanınmış isim katılıyor. Her iki yılda bir toplanan kongre en son 2014 yılında İspanya’da Valencia şehrinde toplandı. Kongrede, çağımızın önemli sorunlarından biri olan tromboz ve ilişkili bozukluklar ele alınıyor.
Kongrede konuşan European and Mediterranean League against Thromboembolic Diseases (Tromboz Hastalıklarına Karşı Akdeniz ve Avrupa Birliği) Başkanı Prof. Dr. Lina Badimon, güncel bir konu olan Aspirin kullanımının kardiyovasküler hastalıklarda doğru kullanımı hakkında önemli bilgiler verdi. Aspirin’in çok eski ve iyi bir ilaç olduğunu söyleyen Prof. Dr. Badimon şöyle devam etti: “Primer koruma dediğimiz, yani daha önce herhangi bir damar hastalığı olmayan grupta Aspirin kullanımının bir faydası olmadığı, yapılan birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak yüksek riskli hasta grubu varsa, kontrolsüz şeker hastalığında belki faydalı ama herhangi bir rahatsızlık geçirmemiş kişilerde faydası yoktur. Eğer bir hasta kardiyovasküler bir hastalık geçirmişse, bir damar tıkanıklığı geçirmişse mutlaka düşük doz Aspirin almalı ve beraberinde 1 ya da 2 yıl süreyle diğer antitrombosit ilaç dediğimiz tromboziti etkileyen ilaçları da almalı diye öneriyoruz“ dedi.
Prof. Dr. Badimon, önceleri düşük doz Aspirin’i primer korumada yani hastalık geçirmeden alınması konusunda öneriler olduğunu ancak en son verilere göre, elde edilen klinik çalışmaların sonuçlarına göre eğerki hastanın doktoru yüksek riskli olduğuna karar verirse düşük doz Aspirin faydalı, yüksek risk yoksa günümüzde artık primer korumada yeri olmadığının altını çizerek şunları söyledi:
“Doktor tavsiyesi olmadan, Aspirin kullanılmamalı. Çünkü Aspirin’in en önemli komplikasyonlarından birisi de kanamadır. Bu da özellikle sindirim sistemi kanaması ve merkezi sinir sistem kanamalarına(beyin kanaması) sebep olabilmektedir”
VENÖZ TROMBOLİZME(VTE) DÜNYADA ÖLÜM VE SAKATLIĞIN ÖNDE GELEN NEDENLERİ ARASINDA YER ALIYOR
Kongre Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir ise Tromboz’un dünyada en sık görülen 3 ölümcül kalp-damar hastalıklarının (Kalp krizi, inme-felç ve venöz tromboembolizm) ortak mekanizmasında ve bu hastalıkların oluşumunda yer alan sessiz bir klinik tablo olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Tromboz, arter veya venler içinde ölümcül potansiyele sahip kan pıhtılarının oluşumudur. Bir pıhtı bir kere oluştuktan sonra, normal kan akışını yavaşlatıp engelleyebilir ve hatta kopup bir organa ulaşabilir. Dolaşıma geçen pıhtıya emboli denir. Venlerde oluşan bu pıhtıya Venöz Tromboz denir ve Venöz Trombolizme (VTE) neden olan iki tip kan pıhtısı bulunur. Genellikle bacakta olan ve derin vende oluşan pıhtıya Derin Ven Trombozu(DVT) denir. Bu pıhtı kopup akciğerlere geçecek olursa, bu duruma da Pulmoner Emboli(PE) denir. DVT ve PE birlikte, VTE olarak bilinir ve VTE tehlikeli ve potansiyel olarak ölümcüldür. VTE dünyada ölüm ve sakatlığın önde gelen nedenleri arasında yer almaktadır. Risk faktörleri incelendiğinde her yaştan, cinsten, ırktan ve etnik kökenden insanların etkilendiği görülmektedir. Belli başlı risk faktörleri arasında güçlü risk olarak uzun bir süre hastanede olmak, ameliyat -özellikle kalça, diz ve kanserle ilişkili cerrahi-, uzun süre hareketsiz kalma -yatak istirahati nedeniyle ya da uzun süreli seyahatler- yer almaktadır. Yapılan kapsamlı bir bilimsel incelemede düşük, orta ve yüksek gelirli ülkeler arasında yılda 10 milyon VTE vakası meydana geldiğini belirlenmiştir. Yapılan bir araştırma tromboz, DVT ve PE’nin kamu bilincinin kalp krizi, inme, hipertansiyon, meme kanseri, prostat kanseri ve AIDS gibi diğer hastalıklara kıyasla çok düşük olduğunu göstermektedir. ABD’de her yıl 10000-30000 arası VTE’ye bağlı ölüm görülmektedir. Avrupa’da ise aynı nedenle ölüm sayısı 5000’in üzerindedir”.